Güç mücadelesinin diğer adı: 'Koridorlar' ve 'Kenar Kuşak'

Güç mücadelesinin diğer adı: 'Koridorlar' ve 'Kenar Kuşak'

GÜNDEM 31.08.2022, 21:31
8
Güç mücadelesinin diğer adı: 'Koridorlar' ve 'Kenar Kuşak'
İstanbul

M.Seyfettin Erol, Ukrayna'dan Tayvan'a mevcut çatışmaları küresel jeopolitik güç mücadeleleri çerçevesinde AA Analiz için kaleme aldı.

***

21. yüzyıl kara ve deniz güçleri arasında her geçen gün derinleşen ve genişleyen bir jeopolitik güç mücadelesine şahit oluyor. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarına damgasının vuran ve İngiltere ile özdeşleşen “Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk” hedefi, halihazırda gücü elinde bulunduran ve buna aday ülkeleri bir kez daha karşı karşıya getirdi. Deniz aşırı güçler ile kara güçleri arasındaki bu güç mücadelesinin seyrini “kenar kuşak” ve “koridorlar” belirleyeceğe benziyor. Ukrayna’dan Tayvan’a uzanan mevcut ve potansiyel jeopolitik depremler bunun en önemli göstergesi.

Söz konusu hat, hiç kuşkusuz kara ve deniz hakimiyetinin yanında kenar kuşağı esas alan jeopolitik düşüncelerin, teoriden pratiğe hızlı bir şekilde geçişini gösteriyor. Bu bağlamda, özellikle Çin ve son dönemde kısmen de olsa Rusya olmak üzere, söz konusu güçlerin deniz ticaret filoları ve donanmalarını güçlendirmeye paralel, su yollarını/güzergahlarını da kontrole yönelik artan hamleler ve bu kapsamda yayımladıkları stratejik belgeler, doktrinler oldukça dikkat çekici. Bundan ötürü kara güçleri kadar, deniz güçlerinin de statülerini ve hatta bekalarını ciddi manada sarsacak çok boyutlu-hedefli bir jeopolitik rekabetle karşı karşıyayız.

"Dünya Adası" (Afro-Avrasya) dışında, kutupları ve okyanuslarla birlikte denizlerin yeniden paylaşımını, dolayısıyla da yeni bir dünya siyasi haritasını esas alan bu süreçte uluslararası ortamdaki “kaygan zemin” ve aktörler arasındaki “kaypak ilişkiler”, her geçen gün yerini yeni ittifaklar ya da güçlü stratejik iş birliklerine bırakacağa benziyor, tıpkı Birinci Dünya Savaşı öncesinde yaşandığı gibi. Burada dikkati çeken en önemli hususlardan biri ise Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nın kaybedenlerinin yeni süreçte oynayabilecekleri belirleyici/tayin edici rol ve sömürgecilik/ hegemonya mücadelesinde geç kalmış, uluslararası siyasete geç de olsa güçlü bir şekilde dönme eğilimi gösteren "Tarihi İmparatorluklar".

Çin’in kuşatılması ve yıpratılması kadar, Çin’in Hint-Pasifik’i içine alan “çıkış/huruç” ve “hegemonya inşa” projesi de akamete uğratılmak ve Çin ile özdeşleştirilmeye çalışılan “Asya Çağı/Meydan Okuması” başarısızlığa mahkum edilmek isteniyor.

Koridorları kontrol eden dünyaya hükmedecek

Dolayısıyla artan aktör sayısı, coğrafyayı çok geniş bir alana yaydığı gibi, ilişkiler ağını da karışık bir hale getiriyor. Bu noktada Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sadece Doğu Avrupa’yı değil, Arktiklerden başlayıp Hazar hatta Orta Asya’ya kadar uzanan bir hattı hedef aldığını görüyoruz. Burada Doğu Avrupa sadece Avrasya bazlı değil, Arktikler bazlı bir güç mücadelesinin de merkez alanını oluşturuyor.

Rusya’nın ve kısmen Çin’in kuşatılması kadar, bu iki ülkenin yürüttüğü kara ve kıyı bölgelerini esas alan “Kuzey-Güney” ve “Doğu-Batı” koridorlarına da dönük eş zamanlı bir proje uygulanıyor.

“Tayvan Krizi”, Sri Lanka, Tayland, Myanmar ve hatta Pakistan’da yaşanan gelişmeler, Güney Çin Denizi’nden Malakka’ya oradan da Kızıldeniz (Hint-Pasifik) ve Akdeniz’ kadar uzanan deniz koridorları üzerindeki güç mücadelesinin bir parçası olarak karşımıza çıkıyor.

Çin’in kuşatılması ve yıpratılması kadar, Çin’in Hint-Pasifik’i içine alan “çıkış/huruç” ve “hegemonya inşa” projesi de akamete uğratılmak ve Çin ile özdeşleştirilmeye çalışılan “Asya Çağı/Meydan Okuması” başarısızlığa mahkum edilmek isteniyor.

ABD’nin Pakistan’a yönelik yeni hamlesini Hindistan politikasından bağımsız düşünmemek gerekiyor. Nihayetinde Hindistan, ABD tek kutupluluğuna meydan okuyan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve BRICS’in birer üyesi. Her ne kadar Çin ve Rusya ile ortak bir kutup içinde yer almayacak olsa da “Yeni Tarafsızlar/Bağlantısızlar Hareketi”nin liderliği üzerinden, çok kutuplu dünyada yer almayı hedefler görünüyor.

Kissinger yanıltıyor

Bu da bize ABD’nin aslında 11 Eylül sonrası neden Afganistan’a yerleştiğini ve buradaki güç projeksiyonu yapma kabiliyetinin verdiği avantajla bölgeyi büyük bir tehlikeli belirsizliğe ittiğini gösteriyor. Dolayısıyla ABD’nin eş zamanlı uygulamaya koyduğu, derinleşme-genişleme eğilimi gösteren Avrupa ve Pasifik merkezli krizler, Henry Kissinger’in Wall Street Journal’daki (WSJ) son röportajında işaret ettiği hususun tam tersine, Washington’un küresel ölçekte bir strateji izlediğine işaret ediyor.

ABD, bu krizler üzerinden stratejik yalnızlığını ortadan kaldırmaya çalıştığı kadar, bu güçler arasındaki mevcut/olası iş birlikleri, ittifaklaşma süreçlerini de sabote etmeye -Almanya-AB/Rusya ve diğerleri örneğinde görüldüğü üzere- kendi ittifakını kurmaya ve daha az maliyetle hegemonyasını rakipsiz kılmaya çalışıyor.

Bu kapsamda ABD, Tayvan kriziyle kenar kuşakta “İkinci Halka” (Dış Hilal) üzerinden başlattığı operasyon ile “Birinci Halka”yı (İç Hilal) da kontrol altına almak istiyor. Bu noktada ABD politikası kenar kuşaktaki “gedikleri” kapatmak, daha da ötesi bir meydan okumaya doğru giden süreci “tehdit” ve doğrudan-dolaylı müdahaleler ve krizlerle engelleyerek bu bölgelerdeki gücünü yeniden tesis etmek istiyor. Almanya merkezli Avrupa Birliği (AB) kadar, başta Pakistan olmak üzere Güney Asya ve Uzak Doğu ülkelerini tekrar kenar kuşağa dahil etme girişimleri bu açıdan dikkatlerden kaçmıyor. Myanmar, Sri Lanka, Tayland’daki son gelişmeleri hatta Japonya ve Avrupa ülkelerinde yaşanan son gelişmeleri bu noktada değerlendirmek gerekir.

İran ekseninde yaşanan hareketlenmeler de ABD açısından sistem dışı görünen diğer ülkelere yönelik operasyonların genişleyerek devam edeceğinin önemli bir göstergesi olarak kabul edilebilir.

ABD’nin Yeni Delhi’ye mevcut şartlar altında, bağlantısız/tarafsız da olsa bir üçüncü güç merkezi olma fırsatı vermesi pek mümkün görünmüyor. Bu nedenle Hindistan’ın yeni bir stratejiye ihtiyacı var. Yeni Delhi’nin bunun farkına varması, bölgedeki yeni büyük oyunu hiç kuşkusuz bozacaktır. Fakat bunun için öncelikle “stratejik körlüğü” aşması gerekiyor.

Hindistan’ın önündeki zor tercih

ABD’nin Pakistan’a yönelik yeni hamlesini Hindistan politikasından bağımsız düşünmemek gerekiyor. Nihayetinde Hindistan, ABD tek kutupluluğuna meydan okuyan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve BRICS’in birer üyesi. Her ne kadar Çin ve Rusya ile ortak bir kutup içinde yer almayacak olsa da “Yeni Tarafsızlar/Bağlantısızlar Hareketi”nin liderliği üzerinden, çok kutuplu dünyada yer almayı hedefler görünüyor.

Hindistan'ın ABD, Avustralya ve Japonya’nın da ortak olduğu "Dörtlü İttifak (QUAD)" içerisinde yer alması ise Çin’in gücünü ve kara-deniz sınırlarında artan tehdidini caydırmaya yönelik bir karşı hamlenin parçası olarak karşımıza çıkıyor. Burada özellikle Himalayalar, Çin-Pakistan ilişkileri ve Hint Okyanusu jeopolitiği Yeni Delhi-Washington hattındaki süreç kadar, ŞİÖ ve BRICS eksenli çok kutuplu dünya arayışında da etkili. Çin’in kışkırtılmasına ve saldırgan bir güce dönüşmeye başlamasına paralel olarak Hindistan’ın AUKUS’a üyeliği de bir olasılık olmaktan çıkabilir. QUAD-AUKUS, bölgesel bir NATO inşasında ilk somut adımlar olarak değerlendirilebilir ve bu kapsamda Hindistan’ın müttefikliği ABD açısından birinci derece öneme sahip bir mevzu olarak kendisini gösteriyor. ABD’nin bu noktadaki terminolojik/kavramsal tercihleri de oldukça önemli ipuçları veriyor, örneğin Hint-Pasifik gibi.

Dolayısıyla Hindistan bu yeni jeopolitik denklemde zor bir tercihle karşı karşıya. Ya çok kutupluluğu savunan “Asya İttifakı”nın içinde olacak ya da Almanya ve Japonya gibi kendisine biçilen küresel görünümlü bölgesel güç rolünü oynayacak. ABD’nin Yeni Delhi’ye mevcut şartlar altında, bağlantısız/tarafsız da olsa bir üçüncü güç merkezi olma fırsatı vermesi pek mümkün görünmüyor. Bu nedenle Hindistan’ın yeni bir stratejiye ihtiyacı var. Yeni Delhi’nin bunun farkına varması, bölgedeki yeni büyük oyunu hiç kuşkusuz bozacaktır. Fakat bunun için öncelikle “stratejik körlüğü” aşması gerekiyor.

19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarına damgasının vuran ve İngiltere ile özdeşleşen “Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk” hedefi, halihazırda gücü elinde bulunduran ve buna aday ülkeleri bir kez daha karşı karşıya getirdi. Deniz aşırı güçler ile kara güçleri arasındaki bu güç mücadelesinin seyrini “kenar kuşak” ve “koridorlar” belirleyeceğe benziyor. Ukrayna’dan Tayvan’a uzanan mevcut ve potansiyel jeopolitik depremler bunun en önemli göstergesi.

Kenar kuşak-koridorlarda dişe diş mücadelesi

ABD’nin kenar kuşağı ve koridorları hedef alan bu politikasına karşı Çin ve Rusya’nın taarruz stratejisini benimsedikleri ve bu kapsamda dişe diş bir mücadeleyi göze aldıkları söylem-eylem bazında her geçen gün kendisini daha net bir şekilde hissettiriyor. Rusya’nın Ukrayna üzerinden karada vermeye başladığı mücadelenin denizler boyutunda da gündeme geleceği son doktrinle birlikte ortaya çıkmış durumda. Çin ve Hindistan dışında Rusya’nın da bir deniz gücü olmaya çalışması (ki, burada Avrupa devletlerinin bazılarının da aynı yönde bir eğilime girdiği görülmektedir) ve bu bağlamda 31 Temmuz 2022’de deklare edilen “Rusya Federasyonu Deniz Doktrini” dikkat çekici. Bu husus, bir kez daha ifade etmek gerekirse, güç mücadelesinin “Deniz Koridorları” ve “Kenar Kuşak” dışında, başta Arktik olmak üzere kutuplar, okyanuslar ve deniz alanlarına yayılacağına da işaret ediyor.

Sonuç olarak, batıdan doğuya, kuzeyden güneye çok daha geniş bir coğrafyada yeni bir jeopolitik denklem-denge inşası söz konusu ve sürecin geleceği bir kez daha bu koridorları kimin kontrol edeceğine bağlı. Burada özellikle Kuşak-Yol ile ön plana çıkan ve sadece İpek Yolu’nu değil, Baharat Yolu gibi tarihi ve yeni/modern koridorları da içine alan daha büyük bir oyun-meydan okumayla karşı karşıyayız. ABD liderliğindeki Batı dünyası açısından denizlere dayalı hakimiyetin son bulmasıyla eş değer görülen bu süreç, hegemonyanın Doğu-Batı bağlamında el değiştirmesi anlamını taşıyor. Her iki taraf açısından da “Dünya Adası” ve Arktikler dahil çevresini esas alan güç mücadelesinin önümüzdeki süreçte daha da şiddetlenmesi ve iç denizleri de kapsayan, Avrasya’nın derinliklerine doğru bir seyir izlemesi hiç de sürpriz olmayacaktır. Zira sürecin geleceğini büyük ölçüde belirleyecek olan bu merkez coğrafya ve buradaki “ötekiler” olacaktır.

***

[Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, aynı zamanda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Başkanı'dır]

*Makalelerdeki fikirler, yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yorumlar (0)
15
açık
Namaz Vakti 29 Nisan 2024
İmsak 04:20
Güneş 05:58
Öğle 13:06
İkindi 16:56
Akşam 20:05
Yatsı 21:37
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 34 58
4. Başakşehir 34 52
5. Beşiktaş 34 51
6. Kasımpasa 34 49
7. Rizespor 34 49
8. Alanyaspor 34 48
9. Sivasspor 34 48
10. Antalyaspor 33 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Kayserispor 34 40
13. Samsunspor 34 39
14. Ankaragücü 34 38
15. Konyaspor 34 36
16. Gaziantep FK 34 34
17. Hatayspor 34 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 34 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 32 72
2. Göztepe 32 66
3. Sakaryaspor 32 57
4. Kocaelispor 32 55
5. Ahlatçı Çorum FK 32 55
6. Bodrumspor 32 53
7. Boluspor 32 50
8. Bandırmaspor 32 47
9. Gençlerbirliği 32 47
10. Erzurumspor 32 44
11. Keçiörengücü 32 39
12. Manisa FK 32 37
13. Ümraniye 32 37
14. Şanlıurfaspor 32 34
15. Tuzlaspor 32 34
16. Adanaspor 32 33
17. Altay 32 15
18. Giresunspor 32 7
Takımlar O P
1. Arsenal 35 80
2. M.City 34 79
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 35 67
5. Tottenham 33 60
6. M. United 34 54
7. Newcastle 34 53
8. West Ham United 35 49
9. Chelsea 33 48
10. Bournemouth 35 48
11. Wolves 35 46
12. Brighton 34 44
13. Fulham 35 43
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 35 36
16. Brentford 35 35
17. Nottingham Forest 35 26
18. Luton Town 35 25
19. Burnley 35 24
20. Sheffield United 35 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Girona 33 71
3. Barcelona 32 70
4. Atletico Madrid 33 64
5. Athletic Bilbao 33 58
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 33 49
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 33 45
10. Getafe 33 43
11. Osasuna 33 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 33 38
14. Las Palmas 33 37
15. Rayo Vallecano 33 34
16. Mallorca 33 32
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 33 26
19. Granada 33 21
20. Almeria 33 14